Ne istiyorum biliyor musunuz , Azra Kohen hep
anlatsın...bütün bunlar beynimize, benliğimize yerleşene kadar anlatsın. Çünkü öyle
güzel anlatıyor ki, seni öyle bir yerden vuruyor ki, bütün bu gerçeklikle
sarsılıyorsun. Anlamaman imkansız hale geliyor. Azra Kohen’in ilk üçlemesini
okuduğumda da benzer bir his duysamda,
Aeden’i okurken daha da başkaydı bu his. Daha çarpıcı,daha vurucu, daha çok
içime akan;gözlerimde ,nefesimde hissettiğim yüreğimde sızı olan. Sanki böyle
aşk gibi bir şey..
Uzun zaman bekledim çıkmasını kitabın; çünkü yazara
güveniyordum , inancım tamdı, muhteşem bir şey gelecekti bu beklentinin ardına. Ve
okurken kuvvetle, hem hemen bitirmek, hem de hiç bitmesin istemek ikileminde
gittim gittim geldim. Okurken de farkettim ki o ‘nefesini tutmak’ deyimini
gerçekten yaşıyordum. Nefesimi tutup okuyordum... kitaptaki bilginin büyüsüne hapsolmak
ve bütün masalsılığı reddetmek...her anın içinde kayboldum. Bazen yaşlar
süzüldü gözümden , bazen yüreğim sızladı ince ince ; ama umut doldu daha çok. Olamaz
mıydı , olabilirdi elbet... tıpkı hep inandığım gibi: bu hayatta her şey
mümkün.
Azra Kohen, gerçekten bütün övgüleri hakediyor. Benliğini bilgiyle
, bilinçle donatıyor. Ve bunu yaparken kimsenin gözüne sokmuyor, aksine aklına
sokmaya çalışıyor. Bana göre zamanın dehası! En önemli farkındalık yazarı ve sanırım dünyaya geliş amacını çoktan keşfetmiş. İnanıyorum
ki bu dünyada çok daha fazla yere ve insana ulaşacaktır. Aeden ‘den sonraki kitapları
da çarpıcı olacaktır eminim ; ama Aeden kesinlikle okullarda okutulmalı, bu
kitabı okumak bir şekilde zorunlu olmalı.
*ilk üçlememi imzaladığında , bana şöyle bir not yazmıştı :
Elif, Çukurova’da yaşıyorsun, o bereketli topraklarda, lütfen organik tarımla
ilgilen. Dinle bizi gerçeğiz ve geleceğiz. BİZ.
Buradan onu yanıtlamak istiyorum, ilgileniyorum, bunu layıkıyla
yapabilmek içinde çok çalışıyorum. ‘BİZ’