Sonbaharın ilk ayı... Benim doğum ayım. Ne severim ben bu
ayı , bu mevsimi. Sonbahar iç motivasyonumuzun en yüksek olduğu mevsimdir
aslında. Üretmek , çalışmak başarmak isteriz. Kendimize yeni hedefler
belirleriz, harekete geçeriz. Hep sevdim bu mevsimi , haliyle Eylül’ü. Son iki
yıldır da Ekim’i. Kızımın doğum ayı, tabi ki de çok seviyorum. Bu dünyanın en
kıymetlisi Ekim ayında geldi bana. İkimizde sonbahar insanıyız işte.
Dinginlik dolu her yer , içe dönme , sessizlik. Akşamları serinleyen
havalar, gündüzleri düşen alacalı gölgeler... böyle hissettiğimden midir nedir,
baktığım fotoğraflarda sanki hep böyle. Artık insanlar Eylül’e dem vuruyor, bu
çok hoşuma gidiyor, eskiden sanki daha mı az kıymeti bilinirdi nedir. Konuştuğum
insanlarda , baktığım fotoğraflarda hep güzel kelimeler, hep güzel anlar,
anılar. Sakin sakin okuyan insanlar, basitliğe, sadeliğe dem vurmuş olanlar ;kahve
pişirip kokusunu içine çeke çeke başında bekleyip tadına varanlar. Yazanlar ,
kendi dünyalarında minik minik üretenler hatta kışa hazırlık yapanlar, konserve
hazırlayanlar, turşu kuranlar... böyle ki güzellikler işte, güzellikler
getirsin ömrümüz bize. Biliyorum hep güzeli göreceğiz.
Hoş geldin Eylül, bunları yazarken bir yandan da bahçedeki
ağaçlar senin tatlı esintinle dans ederken; o güzel gölgelerinin duvara
yansımasını izliyorum.