Her mevsim geçişinde sıklıkla kendime sorarım : acaba ben
hangi mevsimi daha çok seviyorum diye. Bu soruyu tekrarlamamın sebebi sanırım geçişe
adapte olabilmek , bir de geçişten kendime iyi bir pay çıkartabilmek için. Yani
bazen mevsim geçişinden bile mutluluk yaratabilmek için. Bu sorumun karşılığında aldığım cevap ise : sonbahar.
Diğerlerine göre biraz daha ağır basıyor. Kim bilir , belki doğum mevsimim
olduğu için , belki de dinginliği bana huzur verdiği için. Bir kere doğanın
uykuya geçişini izlemeyi çok seviyorum. Bana hep içe dönmenin huzurunu
hatırlatıyor. Yine de diğer mevsimleri de pek birbirinden ayıramıyorum ; mesela kışı da çok severim ;
sıcak çaya, içtiğin çayın tadına varmaya en yakışan mevsimdir. Ama sıcak memlekette yaşayınca üşümek zor
gelse de , asıl zor gelen dışarıda olan bir sürü zavallı canın
var olduğunu bilmek. İlkbahar dersen ... Bak işte onda da doğanın uyanışı
muhteşemdir, kokusunu duyarsın resmen. Yaz ise ... memleket çok sıcak olsa da ,
yaz ayrı bir güzel , özgürlük gibi, deniz gibi, iyot gibi...
Sonbaharı henüz geride bırakıp, kışa geçtiğimiz şu günlerde
(hala Adana’ya gelmek için kararsız bir mevsim kış) , evde olmanın, içe
dönmenin tadını çıkartıyorum. Tabi ki güneşli hafta sonları bol oksijen , enerji
için itinayla değerlendirilir, bu ayrı. Ama evde olmak , evle ilgili
değişiklikler yapmak , kurabiye yapmak J
camları tek tek kapatmak, kendini dinlemek, etrafındaki insanları uzaktan
izlemek,ruhunu beslemek,kızımla olmak <3... Dahası kahve makinesinden
yayılan evi dolduran mis gibi kahve kokusu , kurabiye kokusu... Her biri ayrı
ayrı iç huzur , şükür sebebi benim için şu sıralar. Bu mevsimde evde olmayı çok
seviyorum. Ki bana göre kendisiyle barışık herkes hayatında bazı dönemler
mutlaka kozasına dönmelidir. Benim kozam evim, herkesinki farklılık
gösterebilir ; ama mutlaka yapılmalı. O kozada ihtiyacı olan ne varsa olmalı
insanın , sessizlik , dostluk , yalnızlık , az , öz...
Madem koza mevsimindeyim , uzun zamandır kafamda olan bir
çok şeyi hayata geçirmek için adımlar atayım dedim. (kimine göre oldukça
sıradan şeyler :) Mesela uzun zamandır evde değişiklik yapmak istiyordum,
sonuçta bu mevsimde ailemle daha çok evde olacaktık ; ama vakit bana asla
yetmiyordu, bende yetişemiyordum ve sanki yetemiyordum. Kızımla,eşimle ,
ailemle daha çok olmak istiyordum ve beni bundan alıkoyacak , gereksiz meşgul
edecek uğraşların olmadığı, daha rahat bir zaman dilimi istiyordum. Evde değişiklik yapmak istememin ana sebebi
buydu aslında. Bir adım atmalıydım , insanlık için küçük benim için büyük bir
adım. Ve değişiklik için bir adım attım , özellikle dekorasyonla ilgili. Ama
alarak değil , atarak ! Bana fazlalık
olan , yük olan her şeyden bir çırpıda kurtularak. Büyük bir kısmını hallettim,
birazcık daha var. Sırasıyla ilerliyorum. Zamanım çoğalıyor, gereksiz
uğraşlarım yok oluyor ve benim ruhum hafifliyor. Benim koza mevsimim böyle
işte.
Koza mevsimi demeniz çok hoşuma gitti, koza sürecine hafifleme niyetiyle girmek de çok iyi fikir. Ağırlıklardan kurtulmak başka ağırlıkları atmak için de motivasyon sağlıyor. Velhasıl kışa özendiren, bu mevsimde depresyona girmek mi o ne dedirten bir yazı olmuş.Her mevsimde bir koza hali bulmalıyız, ihtiyaç var..Selamlar..
YanıtlaSilKiş depresif bir bir mevsimdir bana gore;ama bende kendime pay cikartiyorum iste. İnsan en guzel degisikligi ve degisimi kendine kendinde yasar sonucta. Tesekkur ederim guzel yorumunuz icin. Bu arada unutmadan, turunçlar en guzel ocak subat ayinda yetisir. Siz ne zaman isterseniz ben ozaman gonderecegim size. Hep aklimda:)
YanıtlaSil